/  Yeşil Büyüme   /  Sürdürülebilir Tarım

Sürdürülebilir Tarım

Sürdürülebilir Tarım kavramı, 1960’lı yıllardan bu yana, özellikle o yılların baskın paradigması ve pratiği olan ‘endüstriyel’ ve sonraki yıllarda ‘biyogenetik’ tarımsal model ve buna ilişkin kırsal kalkınma yaklaşımına bir itiraz olarak giderek yaygın biçimde kullanılmaktadır. Genel bir ifade ile, tarımsal üretim süreçlerinde ve daha geniş kapsamda belirtmek gerekirse tarım-gıda ürün zincirinde çevresel ve ekolojik istikrarı ve refahı tanımlar.

Endüstriyel Tarımsal Model, gezegeni doyurabilmek diskuru ile büyüme, uzmanlaşma, yoğunlaşma (intensity), mekanizasyon ve verimlilik sağlamaya çalışan tarımsal modeldir. ‘Yeşil Devrim’ olarak da isimlendirilen, daha fazla tarımsal ürün elde etmek amacıyla tohum ıslahı, pestisit, herbisit, kimyasal gübre kullanımının yaygınlaşması ile sulama ve diğer mekanizasyon teknolojilerin kullanılması yoluyla, büyüyen kentli nüfus için ucuz gıda üretimini hedefleyen, 2. Dünya Savaşı sonrasında 1950’li yıllardan itibaren ana akım model haline gelen tarımsal yaklaşımdır. Genetik alanındaki gelişmeler ile birlikte (ikinci yeşil devrim ya da diğer adı ile biyogenetik devrim) kendisini yenileyerek sürdürmüştür. Bu, “sürdürülemez olanın sürdürülebilirliği” olarak da nitelenir (1). Bu modelde, monokültür üretime dayalı, yereli tek-türleştiren ve biyoçeşitliliği azaltan; kimyasal girdi, enerji ve sulamada dışsal müdahale ile intansif üretime dayalı dolayısıyla kaynakları yoran ve tüketen; hayvansal üretimde yaygın değil konsantre yaklaşımı ve bitkisel üretim ile hayvansal üretimin ayrıştırılmasını esas alan; üretim maliyetlerinin azaltılmasına odaklı bir anlayış benimsenmektedir. Genetiği değiştirilmiş ürünler devreye girdiğinde, üretim maliyetlerinin düşürüldüğü ve tarımsal üretimde pestisitlerden ve bazı hastalıklardan kaynaklı risklerin bertaraf edildiği iddiası ile endüstriyel tarımsal model kendisini ‘sürdürülebilir bir sistem’ olarak ‘sürdürülebilir tarım’ yaklaşımına rakip biçimde konumlandırmaya çalışmıştır.

Tarım, doğayı hem yeniden üreten hem de dönüştüren bir faaliyet olarak toprağa, suya, mikro-klimaya, topografyaya, biyoçeşitliliğe hem bağımlı hem de onu belirleyen ve şekillendiren bir niteliğe sahiptir. Dolayısıyla ‘Sürdürülebilir Tarım’ da, bunlar arasında sağlanması gereken ve aslında 20. yüzyıla değin geleneksel üretim biçimiyle sağlanabilmiş olan uyumlu ilişkiye işaret eder (2).

Endüstriyel Tarımsal Model’deki tohumun metalaşması, patentlenmesi ve ticarileşmesi, üretimin sertifikalandırılması, gıdanın finansallaşması gibi bir dizi küresel ölçekli politika ve uygulamanın da etkileri ile üreticilerin dışsal belirleyicilere bağımlı olduğu, kendi kontrolleri dışında şekillenen fiyatlara tabi biçimde tarımsal girdi kullanımına dayalı bir sisteme karşı Sürdürülebilir Tarım modelinde, doğal, yerel ve geleneksel imkânları kullanarak (yerel parazitler ve faydalı böcekler yardımıyla zararlılarla mücadele; algler, bakteriler, bitkisel gübre benzeri nitrojen kaynaklarının kullanımı; erozyon önleyici ekim/dikim yöntemleri; tuz ve toksinlere dayanımlı kalıtsal özelliklere sahip endemik türlerin yetiştirilmesi, permakültür gibi yeniden keşfedilen sürdürülebilir üretim yöntemleri) yenilenebilir, yüksek besleyiciliğe sahip ve ekolojik anlamda çok daha verimli bir üretim yaklaşımı benimsenir. Bunun da ötesinde, atıkların azaltılmasına, geri dönüşüme ve kaynakların yenilenebilirliğine olanak tanıyan çiftçilik modelleri ve üretim pratikleri gelişmiştir. Sürdürülebilir tarım modelinin tüketim örgütlenmesi de bu bakımdan döngü ekonomisi yaratması ve atık azaltımı gibi uygulamalarla endüstriyel tarım modelinden ayrılmaktadır. Sürdürülebilir Tarım tartışmaları içerisinde gelişen ve şekillenen yaklaşımlar ve uygulamalar da farklılaşmıştır; organik sertifikalı tarım, adil ticaret, etik çiftçilik, agro-ekolojik üretim gibi pratiklerin yanı sıra üretici pazarları, organik kutu projeleri (organic box schemes), topluluk destekli tarım ve tüketici kooperatifleri benzeri alternatif dağıtım mekanizmaları, tarım-gıda organizasyon ve örgütlenmeleri gelişmiştir.

Sürdürülebilir Tarım modelinin daha kapsamlı hedefler bakımından konumlandığı özgün bağlam, onun kalkınma ile olan ilişkisinde aranabilir. Organik tarım veya iyi tarım uygulamaları benzeri tarımsal üretim-pazarlama pratikleri ile kimi zaman karıştırılan, hatta bazen eş anlamlı olarak kullanılan Sürdürülebilir Tarım modelinin agro-ekolojik yaklaşım ve sürdürülebilir kırsal kalkınma paradigması ile olan ilişkisi değerlendirildiğinde, bu pratiklerden hem kapsamı hem de taşıdığı nitelikler bakımından farklılaştığı görülecektir. Öncelikle, sürdürülebilir tarım modelinde endüstriyel standartlaşma ve çevresel yıkıma tepki olarak, sürdürülebilir toplum ve sürdürülebilir yaşam üst nosyonuna referansla, ekolojik ve kültürel çeşitliliğe imkan tanıyacak bir özerklik kazanma çabası mevcuttur. Bunun için de üretimden tüketime yeni örgütlenme biçimleri soruşturulur ve uygulama imkanları geliştirilmeye çalışılır. Sadece üreticiler arasındaki değil, tedarik zincirinde rol alan diğer tüm aktörlerin ve tüketicilerin de kapsandığı kolektif eylemlilik burada önem taşır (3). Tarım sosyal, kültürel ve ‘yer’e bağımlı bir nitelikte ele alındığından, bu faktörlerden bağımsız bir üretim mühendisliğinin konusu değildir. Bu tespit, sürdürülebilir tarımın, kırsal kalkınma ile olan bağlantısını kurar ve tarımın hem sosyal yapı hem de ekolojik değerlerin korunup geliştirilmesi bakımından oynadığı çok-işlevliliği merkeze alan bir değerlendirmeyi zorunlu koşar. Yer’i ve onun bilgisini merkezine alan bir kırsal kalkınma yaklaşımı ile ilişkilenen sürdürülebilir tarım modelinde, tarımın yeniden ekosistemin bütün bileşenleri üzerinde temellendirilmesi amaçlanır.

Kaynaklar:

(1) Buttel H., 2006. Sustaining The Unsustainable: Agro-Food Systems and Environment in the Modern World. F. P. Cloke, T. Marsden, ve P. H. Mooney (Derleyenler), Handbook of Rural Studies içinde, Thousand Oaks, CA: Sage, sf. 213-229.

(2) Marsden, T., 2009. Agriculture, Sustainable. R. Kitchin ve N. Thrift (Derleyenler), The International Encyclopedia of Human Geography içinde, Oxford: Elsevier, sf. 70-78.

(3) Van der Ploeg, J.D., 2008. The New Peasantries: Struggles for Autonomy and Sustainability in an Era of Empire and Globalization, Earthscan, Londra.

Ekrem AYALP
Uzman
Proje İzleme ve Değerlendirme Birimi

ekrem.ayalp@izka.org.tr