Karbon Ayak İzi
Karbon ayak izi bir bireyin, kurumun, ürünün veya faaliyetin doğrudan ve dolaylı yoldan oluşturduğu toplam sera gazının karbondioksit eşdeğeri cinsinden miktarı olarak tanımlanmaktadır (Carbon Trust, 2020).
Sera gazları ısı tutma özelliğine sahip atmosferde bulunan bileşikler olup Kyoto protokolü kapsamında çevre kirliliğine ve küresel ısınmaya sebep olan sera gazları karbondioksit, metan, azot oksitler, hidroflorokarbonlar, perflorokarbonlar ve kükürthekzaflorür olarak belirlenmiştir. Karbondioksit sera gazları içerisinde en fazla bulunan gaz olması sebebiyle tüm bu gazların salınım miktarı, karbondioksit eşdeğeri olarak hesaplanmakta ve karbon ayak izi olarak anılmaktadır. Böylelikle sera gazları ortak bir paydada toplanmakta ve yapılan salınım hesaplamaları daha anlaşılır olmaktadır. Aslında karbon ayak izi, bir bireyin, faaliyetin, ülkenin ya da ürünün küresel ısınma içindeki payının göstergesi olarak kabul edilmektedir (Bekiroğlu, 2011).
1990 yılında Wackernagel ve Rees tarafından ilk defa gündeme getirilen ekolojik ayak izi kavramının bir bileşeni olarak ortaya çıkan karbon ayak izi aynı zamanda üretilen karbon emisyonlarını tutmak için gerekli orman ya da okyanus alanını ifade eder. Karbon ayak izi, doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki bileşenden oluşmaktadır. Evsel enerji tüketimi ve ulaşım için harcanan fosil yakıtlarının yanmasından ortaya çıkan emisyonlar doğrudan ayak izini oluşturmaktadır. Dolaylı ayak izi ise kullanılan ürünlerin imalatından bertarafına kadar geçen sürede ortaya çıkan emisyonların toplamını kapsamaktadır. (Özsoy, 2015).
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi altında 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü ile ülkelerin karbon salınımları kontrol altına alınmaya çalışılmış, taraf ülkelere sınırlandırmalar getirilmiştir. Bu doğrultuda zorunlu veya gönüllü sera gazı emisyonu azaltımı ve emisyon ticaret mekanizmalarına katılım amacıyla bireysel, kurumsal, ürün, hizmet, faaliyet, şehir veya ülke düzeyinde karbon ayak izi hesaplamaları yapılmaktadır (Bekiroğlu, 2011).
Karbon ayak izi hesaplamalarında uluslararası alanda farklı metodoloji ve standartlar bulunmaktadır. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) kılavuzlarında yer alan ve hassasiyet derecelerine göre belirlenen üç farklı hesaplama formülü kullanılan en yaygın yöntemlerdendir. Bunun yanında Sera Gazı (GHG) Protokolünde belirtilen parametreler doğrultusunda ISO 14064, kurumların karbon ayak izi hesaplamaları ve raporlamaları için gerekli yöntemleri ve ilkeleri belirlemektedir (Üreden&Özden, 2018).
2000’li yıllardan itibaren kişilerin, kurumların, şehirlerin, ülkelerin karbon ayak izlerini tahmin etmeye yönelik pek çok çalışma gerçekleştirilmiştir. 2018 yılında yayınlanan, ülkelerin ve şehirlerin karbon ayak izlerinin hesaplandığı Gridded Global Model of City Footprints (GGMCF) araştırmasına göre karbon ayak izi en yüksek üç ülke Çin, ABD ve Hindistan olarak belirlenmiştir. Ülkelerin karbon ayak izleri, diğer ulusal ayak izleri ile birlikte Küresel Ayak İzi Ağı (Global Footprint Network) tarafından yıllık olarak hesaplanmakta ve yayınlanmaktadır.
Kaynakça:
• Bekiroğlu, O. (2011). “Sürdürülebilir Kalkınmanın Yeni Kuralı: Karbon Ayak İzi”, II. Elektrik Tesisat Ulusal Kongresi.
• Carbon Trust (2020). “Carbon Foot-printing Guide”
• GGMCF (2018). Gridded Global Model of City Footprints
• Özsoy, C.E. (2015). “Düşük Karbon Ekonomisi ve Türkiye’nin Karbon Ayak İzi”, Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, 4 (9)
• Üreden, A. & Özden, S. (2018). “Kurumsal Karbon Ayak İzi Nasıl Hesaplanır: Teorik Bir Çalışma”, Anadolu Orman Araştırmaları Dergisi, 4(2): 98-108.
Emine Bilgen EYMİRLİ
Uzman
Yeşil Büyüme Politikaları Birimi
bilgen.eymirli@izka.org.tr