Kentsel Koruma
Toplumların sosyal ve ekonomik yaşantılarını, kültürel değerlerini yansıtan kentsel alanlar zamanla cazibesini yitirerek yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Kentsel dokuyu, çağdaş yaşamla bütünleştirmek ve kente ve kentte yaşayanlara yeniden kazandırmaya yönelik çalışmalar kentsel koruma kapsamında değerlendirilmektedir. Kentsel koruma ile toplumların kültürel mirası ve maddi ve manevi değerlerinin devamlılığı sağlanırken, bu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması da mümkün olmaktadır (Avcıoğlu, 2016).
Çağdaş koruma anlayışı, sadece kentlerin sahip olduğu tarihi öneme sahip yapılar toplamı değil bir bütün olarak kente ait sosyal, ekonomik faaliyetler ile birlikte somut ve somut olmayan mirasların da korunmasını, kentlerin özgün karakterinin ön plana çıkarılmasını gerekli kılan bütüncül bir yaklaşımı beraberinde getirmiştir. Bu bakımdan günümüzde ulusal ölçekte stratejik planlama yaklaşımları kentler için yaşam kalitesinin artırılmasını amaçlayan politikalar ile desteklenmektedir (Erbey, 2004).
Dünyada var olan doğal ve kültürel değerlere sahip çıkmak ve bu değerlerin yaşatılması için işbirliği sağlamak amacıyla 16 Kasım 1972 tarihinde UNESCO Genel Konferansı’nda “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” kabul edilmiştir (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi). Bu yıllar ülkemizde de tarihi çevreyi bir bütün olarak korumaya yönelik yasal çerçevenin oluşturulmaya başladığı dönemdir. 1973’de 1710 sayılı “Eski Eserler Kanunu” çıkarılmış ve tarihi çevrelerin tescil edilip yasal koruma altına alınmaları mümkün olmuştur. Önceki kalkınma planlarına kıyasla 1979–1983 yılları arasını kapsayan “Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı”nda, uluslararası girişimlerin de etkisiyle kültürel mirasın korunması ilkeleri daha fazla yer bulmuştur (Avcıoğlu, 2016). 1983 yılında yürürlüğe giren 2863 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” ile ilk kez koruma imar planı tanımı getirilmiş, korumanın bir planlama sorunu olduğu ortaya konmuştur. 2004 yılında yürürlüğe giren 5226 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile yönetim ve uygulama alanında yenilikler getirilmiş ve uluslararası düzenlemelere uyum konusunda önemli bir adım atılmıştır. 2005 yılında ise, 5366 sayılı “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun” ile koruma alanları için yenileme alanı tanımlaması getirilmiş ve Belediyeler ve İl Özel İdareleri kentsel yenileme uygulaması yapma hakkına sahip olmuştur (Avcıoğlu, 2016).
Kaynakça:
- Avcıoğlu S. (2016). Tarihi Çevrelerde Kentsel Koruma ve Kentsel Yenileme Eğilimleri: Yasal ve Yönetsel Çerçeve. Kent Araştırmaları Dergisi, Sayı 20, Cilt 7, Eylül 2016, 698-719.
- Erbey D. E. (2004). Kentsel Koruma ve Yenileşmede Dönüşüm Projeleri
- Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS)
Gökçe AYDOĞDU
Uzman
Mavi Büyüme Politikaları Birimi
gokce.kalyoncu@izka.org.tr