Bölgesel Yaratıcılık Kapasitesi
Yaratıcı kentler ve bölgeler (creative cities and regions) kavramı, ilk olarak 1980’li yılların sonunda ortaya atılmış, kentler ve bölgeler için yeni bir gelişme paradigması olarak yaygın biçimde ilgi ve sorgulama alanı haline gelmiştir. Günümüzde; kültür, zanaat ve sanat, yaratıcılık, bilgi girişimciliği, kültür endüstrileri, yaratıcı sınıf, yarışmacılık vb. çok çeşitlenen olgu, yaklaşım ve tartışmaları içeren bir üst tema haline gelmiş, başta kültür araştırmaları olmak üzere planlama, sosyoloji, coğrafya, ekonomi gibi farklı disiplinlerin çalışma alanına dâhil olmuştur.
Yaratıcı bölgeler kavramının farklı analitik ve kavramsal çerçeveler içerisinde temel olarak iki kulvarda tartışmalara konu olduğu söylenebilir. Bunlar; (1) Kültür merkezli kavramsallaştırma ve (2) Ekonomi merkezli kavramsallaştırmadır.
Kültür merkezli kavramsallaştırmaya göre, yaratıcılık bir kültürel değerdir ve yaratıcı kent ve bölgeler de yaratıcı kültür ve sanatın, farklılıkların ve hayal gücünün yeşerdiği yerlerdir (Smith ve Warfield, 2008). Bu kavramsallaştırma kentlerin ve kentlilerin yaşam kalitesini merkezine alarak pahalandırılamayacak (untradeable) olan değerlere odaklanır. Bir başka deyişle; “yaratıcı kente atfedilen bu değerlerin merkezinde kültür, sanat, toplum refahı ve kültürel altyapıya erişilebilirlik gibi kavramlar yatarken, bu yaklaşımda yaratıcı kent; kimlikler, haklar, inançlar ve sosyal refah ile ilişkilendirilerek açıklanmaktadır” (Enlil ve Evren, 2016: 472).
Ekonomi merkezli kavramsallaştırma yaratıcılığı ekonomik bir değer olarak tarif eder, yerel ekonomik kalkınmanın lokomotifi olarak görür ve kültürel-sanatsal boyutunu daha geri planda tutar. Bu yaklaşıma göre, yaratıcı bölgeler yarışmacılığın, buluşçuluğun, rekabetçiliğin geliştiği ve sanatsal organizasyonların ve etkinliklerin bir ekonomik değer olarak ön plana çıktığı mekanlardır. Açıkça, bu yaklaşım, yeni ekonomi, yaratıcı sınıf, yaratıcı kümeler vb. güncel tartışmalardan beslenerek yaratıcı kent ve bölgeleri, yaratıcı sektörlerin, ekonomik buluşların ve çeşitlenen yeteneklerin mekânı olarak kavramsallaştırmaktadır (Enlil ve Evren, 2016). Bu kavramsallaştırma üç temel tartışma etrafında gelişmiştir; yaratıcı ekonomi, yaratıcı sınıf ve yaratıcı altyapı (Costa, 2008).
Ekonomi merkezli kavramsallaştırma çerçevesinde ele alınan yaratıcı ekonomi tartışmaları bölgeyi yaratıcı sektörleri bağlamında ele alır. Yaratıcı sektörler aracılığı ile yaratıcı bölgeler buluşçuluğun ve yaratıcı ekonomik aktivitelerin merkezleri olarak ekonomik gelişmeyi sağlayabilir. Burada kültürel endüstrilerin ötesine geçecek biçimde, bilginin üretiminin kaynaklarına dikkat çekerek, yenilik ve yaratıcılığın kurumsallaşmış öğrenme süreçleri içerisinde geliştirilmesini modelleyen ‘bölgesel yenilik sistemleri’nin, bölgesel yaratıcılık için bir ara yüz oluşturduğu görülür.
Yaratıcı sınıf kavramına odaklanan yaklaşıma göre ise, ekonomide en fazla değer üreten ve en fazla yarışmacı kapasitesi olan sektörler yaratıcılık yoğun sektörlerdir ve bunların devam edebilmesi için yaratıcı bir sınıfa ihtiyaç vardır. Bu görüşe göre, kentlerin yaratıcı sınıfı bünyesine çekebilmek için beceri, tolerans ve teknoloji bileşenlerine sahip olması gerekmektedir. Bu bakımdan kentlerin yeni fikirlere açık, farklılıklara ve toplumsal çeşitliliğe toleranslı, iyi bir eğitim ve araştırma altyapısı ile gelişmiş bir teknolojik altyapıya sahip olması gerektiği vurgulanır. Florida (2003) tarafından ortaya atılmış olan bu yaklaşım, yazar tarafından geliştirilmiş olan yaratıcı kent endeksi ve bohem endeksi gibi araçlarla da test edilmiş ve kentsel analizler üretilmiştir (Florida, 2003). Bu yaklaşım, kentleri bir burjuva oyun alanı olarak ele alması, gelişmeyi salt yaratıcı sınıfın varlığına indirgeyen bir yaklaşım göstermesi ve işçi sınıfını görmezden gelmesi, ürettiği endekslerin metodolojik olarak belirsizlikler içermesi ve seçkinci bir bakış açısı üretmesi biçimindeki eleştirilerin hedefi olmuştur.
Yaratıcı altyapıya vurgu yapan bir diğer yaklaşım, yaratıcı ve özgün fikirlere sahip olan her bireyi eşdeğerde yaratıcılığın kaynağı olarak görür. Kültürel altyapısını kullanarak ekonomisini bilgi yoğun bir zemine taşımak isteyen ve küresel ölçekte yaratıcı süreçleri besleyip geliştirerek kent/bölgelerini yarışmacı bir konuma taşımayı hedefleyen yöneticiler için yaratıcılık araçsal bir işlev görür. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için kentlerin ve bölgelerin gelişmiş bir kültürel altyapıya sahip olması gerekmektedir. Binalar, yollar, kanalizasyon sistemi vb. fiziksel altyapısını; beceri düzeyi yüksek işgücü, teknoloji ve iletişim olanakları, girişimcilik vb. toplumsal altyapısını; kentin problemlere ve fırsatlara yaklaşımı, özgün ortamı vb. nitelikleri ise, zihinsel altyapısını oluşturur. Gündelik sorunlarına, yani örneğin yereldeki çöp toplama, ulaşım, eğitim, vb. alanlardaki ihtiyaçlara özgün ve yaratıcı çözümler üretebilen yerellikler bu yaklaşımda kendisine yer bulabilmektedir (Enlil ve Evren, 2016).
Kaynaklar:
- Smith, R., Warfield, K. (2008) The creative city: a matter of values, C. Philip,, L. Luciana (derleyenler), Creative cities, cultural clusters and local economic developmentiçinde (sf. 287-312), Massachusets: Edward Elgar Publishing.
- Enlil, Z., Evren, Y. (2016) Yaratıcı kent, M. Ersoy (derleyen) (2. Baskı) Kentsel Planlama Ansiklopedik Sözlük içinde (sf. 472-474), İstanbul: Ninova Yayınları.
- Costa, P. (2008) Creativity, innovation and territorial agglomeration in cultural activities: the roots of the creative city, C. Philip,, L. Luciana (derleyenler), Creative cities, cultural clusters and local economic developmentiçinde (sf. 183-210), Massachusets: Edward Elgar Publishing.
- Florida, R. (2003) Cities and the creative class, City and Community, 2(1), sf. 3-19.
Ekrem AYALP
Uzman
Proje Uygulama ve İzleme Birimi
ekrem.ayalp@izka.org.tr