/  Yeşil Büyüme   /  Jeotermal Enerji

Jeotermal Enerji

Jeotermal kelimesi; İngilizce’deki “geo: yer” ve “thermal: ısı” kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelen bir terimdir. Jeotermal kelimesinin Türkçe’deki karşılığı “yer ısısı” olarak ifade edilebilir. Bilimsel ve teknik anlamda ise; yerin derinliklerindeki kayaçlar içinde birikmiş olan ısı enerjisinin akışkanlarca taşınarak rezervuarlarda depolanması ile oluşmuş sıcak su, buhar ve kuru buhara jeotermal kaynak denilmektedir.

Jeotermal enerji yerin derinlerinde bulunan sıcak bölgelerden yeryüzüne doğru yayılan iç ısı olarak tanımlanır. Jeotermal enerji genellikle yer içinden yeryüzüne kadar ulaşan çatlak ve kırıkların oluşturduğu zayıf alanları kullanarak yüzeye çıkan sulardan ya da özel olarak açılan sondaj kuyularından elde edilmektedir. Jeotermal enerjinin kaynağı su, buhar, sıcak kayalar ve yeryüzüne yakın katmanlardaki magma olarak görülür. Jeotermal enerji sistemlerinin en önemli elemanlarından biri “jeotermal akışkandır”. Yer içindeki ısı, farklı iletim yolları ile kayaçlar içinde hapsolmuş ya da dolaşan akışkanları ısıtır. Bu ısınmış sıvı ya da gazların hepsine birden jeotermal akışkan denir. Isı kaynağının aşırı derecede ısıttığı akışkan, normal yeraltı ve yerüstü sularına göre daha fazla erimiş mineral, çeşitli tuzlar ve gazlar içermektedir.

Jeotermal enerji yenilenebilir, sürdürülebilir, ucuz, güvenilir, çevre dostu ve yerli bir enerji kaynağıdır. Günümüzde ise bu enerjiden doğrudan ya da dolaylı şekilde yararlanmak mümkündür. Son yıllarda her ikisini bir araya getiren ve daha verimli olan entegre kullanım ön plana çıkmıştır.

Dolaylı kullanım: elektrik enerjisi üretimi anlamına gelmektedir.

Doğrudan kullanım:

  • İklimlendirme: Bina, şehir, seracılık vb.
  • Endüstriyel amaçlı kullanım: Isıtma, kurutma, pişirme vb.
  • Kimyasal madde eldesi: Kuru buz üretimi (CO2), lityum, çeşitli tuzlar, hidrojen ağırsu, borik asit, amonyum bikarbonat eldesi ve gübre vb.
  • Kaplıca amaçlı kullanım (termal turizm)
  • Kültür balıkçılığı
  • Mineralli su üretimi

Entegre Kullanım: Yukarıdaki yararlanmaların fiziksel ve kimyasal özelliklere göre (elektrik üretimi, ısıtma–soğutma, endüstride yararlanma, kimyasal madde üretimi, sera, kaplıca vs.) birlikte yararlanılmasına entegre uygulamalar adı verilmektedir. Enerji verimliliği açısından en uygun kullanım şeklidir. [1]

Ülkemiz coğrafi konumu itibarı ile aktif bir tektonik kuşak üzerinde yer aldığı için jeotermal açıdan büyük bir potansiyele sahiptir. Öyle ki bu alanda Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır.

Ülkemizdeki jeotermal potansiyel oluşturan alanların %78’i Batı Anadolu’da, %9’u İç Anadolu’da, %7’si Marmara Bölgesi’nde, %5’i Doğu Anadolu’da ve %1’i diğer bölgelerde yer almaktadır. Kaynaklarımızın %90’ı düşük ve orta sıcaklıkta olup doğrudan uygulamalar (ısıtma, termal turizm, çeşitli endüstriyel uygulamalar vb.) için, %10’ u ise dolaylı uygulamalar (elektrik enerjisi üretimi) için uygundur. Ülkemizde yer alan jeotermal kaynakların dağılımını gösteren harita aşağıda yer almaktadır. [2]

Şekil -1 Jeotermal Kaynaklar ve Uygulama Haritası

Ülkemizdeki jeotermal alandaki ilk çalışmalara MTA Genel Müdürlüğü tarafından 1962 yılında başlanmıştır. İlk araştırma kuyusu 1963 yılında Balçova İzmir’de açılmış ve 40 m derinlikte 124ºC sıcaklığında akışkan üretilmiştir. İlk jeotermal ısıtma uygulamasına 1964 yılında Park Oteli’nin (Gönen/Balıkesir) ısıtılması ile başlanmıştır. 1968 yılında ülkemizde en yüksek sıcaklığa sahip sahalardan biri olan Kızıldere/Denizli jeotermal sahası bulunmuş ve 0,5 MW güce sahip olan ilk jeotermal elektrik santrali burada kurulmuştur.

1960’larda arama ve araştırma çalışmaları başlamasına karşın, jeotermal elektrik ve doğrudan kullanım ticari etkinliklerinin çoğu  2008 yılında, Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleşmiş ve Kasım 2020 itibariyle, Türkiye’nin jeotermal kurulu gücü 1606 MW’a ulaşmıştır. Türkiye jeotermal kaynaklardan elektrik enerjisi elde etme bakımından Dünya’da dördüncü sıradadır. Ayrıca, 2018 yılı verileri itibariyle doğrudan kullanımda 3487 MWkurulu kapasiteyle jeotermal enerjiden yararlanılmaktadır. Türkiye bu alanda da dünyanın lider ülkeleri arasına girmiştir. Kasım 2020 itibariyle doğrudan kullanım kapasitesinin ise, yaklaşık 3800 MW’a ulaştığı tahmin edilmektedir.

Şehrimiz İzmir, jeotermal enerji kaynaklarının sayısı ve niteliği bakımından Türkiye’nin en zengin illerinden biri olmakla beraber 1963 yılında açılan ilk araştırma kuyusu ile bu alanda öncü bir şehirdir. Seferihisar, Balçova-Narlıdere, Dikili, Bergama, Çeşme, Aliağa, Çiğli, Menemen, Urla, Bayındır, Menderes ve Kemalpaşa gibi 11 merkezde birçok jeotermal kaynağa sahiptir. Doğrudan kullanımın ön plana çıktığı İzmir’de Dünya’nın en büyük jeotermal kaynaklı bölgesel ısıtma sistemlerinden olan Balçova-Narlıdere merkezi 37500 KE (konut eşdeğer), Dikili 1500 KE ve Bergama ise 400 KE fiili kapasiteye sahiptir. Bu kapasite Türkiye’nin mevcut kapasitesinin yaklaşık %30’unu oluşturmaktadır.

Jeotermal kaynakların seraların ısıtılmasında kullanımı da İzmir sınırları içerisinde oldukça yaygındır. Dikili’de yaklaşık 800, Balçova’da 100 ve Bergama’da 80 dönüm alanı kaplayan sera alanı jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır.

Sağlık amaçlı (termal) kullanım ise, Balçova’da Valiliğe ait termal oteller ve çevredeki bazı otellerde yapılmaktadır. Çeşitli büyüklükte geleneksel kaplıcalar Dikili, Seferihisar, Bayındır, Bergama ve Çeşme’de bulunmaktadır. Jeotermal su Çeşme’de 18 otelin kısmen ısıtılmasında ve kür merkezlerinde kullanılmaktadır. [3]

* Konut Eşdeğer (KE): 100m²’lik kapalı alanı belirtmektedir.

Kaynakça:

1. Enerjiportalı

2. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

3. Türkiye Makine Mühendisleri Odası

4.Mühendisistan

Hakkı Gökhan ELÜSTÜN
Uzman
Yeşil Büyüme Politikaları Birimi
gokhan.elustu
n@izka.org.tr